Karbon bazlı yakıtlar ile gelecek enerji ihtiyacını karşılamamız ve Düşük Karbonlu bir gelecek yaratmamamız durumunda neslimizi sürdürmemiz mümkün değildir.
Bu iki gerçek bizi sürdürülebilir bir ENERJİ GEÇİŞİ ile karbon bazlı yakıtlardan aşamalı olarak YENİLENEBİLİR ENERJİ kaynaklarının kullanımına ve daha fazla uygulamada doğrudan ve dolaylı ELEKTRİFİKASYON gerçekleştirmeye itmektedir.
HİDROJEN bir enerji taşıyıcısı olarak şebeke ihtiyacından fazla yenilenebilir elektrik ENERJİNİN DEPOLANMASI, şebekeden bağımsız TAŞINMASI ve yeniden ÜRETİLMESİ ve doğrudan ya da dolaylı YAKIT ve HAMMADDE olarak kullanılabilmesi nedeniyle bu geçişin olmazsa olmaz önemli BAŞROL oyuncusudur.
Ekonomik analizler, elektrifikasyon ile karbonsuzlaşmanın daha zor olduğu yüksek sıcaklık gerektiren sanayi uygulamalarında ve kamyon, otobüs, tren ve gemi gibi ağır vasıta taşımacılığında boşluğun doldurulmasında YEŞİL HİDROJENİN kritik bir rol oynayacağını göstermektedir. HİDROJEN bir hammadde, bir yakıt, bir enerji taşıyıcısı ve bir enerji depolama aracı olarak kullanılacak ve bu nedenle ENDÜSTRİ, ULAŞIM, GÜÇ ve İNŞAAT gibi öne çıkan birçok olası uygulamada kendine yer bulacaktır. HİDROJEN yeşil ve sürdürülebilir bir şekilde üretildiğinde CO2 emisyonu yaymaz. Bu nedenle, HİDROJEN ve ilintili teknolojiler; AVRUPA YEŞİL MUTABAKATININ 2050 hedefini karşılamak için genel çözümün ÖNEMLİ BİR PARÇASIDIR.
21. yüzyılın iki temel odağı DİJİTALLEŞME ve ENERJİ GEÇİŞİdir. Bu kavramlar birbirleri ile yakından bağlantılıdır. Dijitalleşme, elektrik olmadan düşünülemez ve enerji geçişi, HİDROJEN ENERJİSİ TEKNOLOJİLERİNİN kullanılmasını gerektirir. Konvansiyonel teknolojiler yerini TEKNİK, EKOLOJİK ve EKONOMİK ÜSTÜNLÜK sağlayan bu teknolojiye bırakacaktır.